You can replace this text by going to "Layout" and then "Edit HTML" section. A welcome message will look lovely here.
RSS

13 Nisan 2012 Cuma

JYJ Hep Yanınızda Olacağız :))

JYJTurkey'in gerçekleştirmek istediği bir video projesi vardı.. ve ve sonunda video bugün yayınlandı. Günlerdir bugünü bekliyordum hehe :D

Daha önce bahsetmiştim kuzenimi de Koresever yaptım diye, bu projeye onunla birlikte katıldık ^^ Fotoğraf çekindiğimiz gün aklıma geldikçe hahah neler neler yaşadık.. Öncelikle pankarttaki yazıyı bir Koreliyi çevirip ona yazdırdık.. Yani bizim pankartımız orjinal Koreli el yazısı :P (İtiraf ediyorum hayatımda hiç onun kadar tepkisiz bir Koreli görmemiştim.)

O gün Çinli bir Ajushi ile de bir münasebetimiz oldu :)) Ben pankartla fotoğraf çektirirken pankarta bakıp iyice okudu. Tabi okuyup tepki verince ben onu Koreli zannettim ama yanında eşi vardı o kesinlikle Koreliydi.. Pankartla birlikte fotoğraf çekindik, o da eşiyle bizim fotoğrafımızı çekti falan.. Ayrılırken ben "Kamsahamnida" dedim, amca da gülümseyerek İngilizce "Korece biliyorsun" dedi. Ben de "Birazcık" dedim. Sonra amca demesin mi "Ama ben Çinliyim". :S Haha ben bozuntuya vermemeye çalıştım tabi.. Ayrılırken de "Şi şi" dedi ama bilmiyorum anlamı nedir??

İşte Korece bilen Çinli sempatik amca ve eşi ( Fark ettiyseniz eşi hakkında hiç yorum yapmadım.. çünkü eşi hadi gidelim havasındaydı sürekli.. Akşam olmak üzere olduğu için hava çok soğuktu sanırım o yüzen öyle bir tavrı vardı. )



Her neyse asıl konudan sapmayalım.. Projeye iyi ki katılmışız, hem yapım aşamasında çok güzel anılarımız oldu hem de sonucu çok beğendim.. İnş. JYJ de izler videoyu..

İşte videomuz ^^

 

(Yalnız fark ettiyseniz videoda hiç çirkin kız yok ^^ Bu iyi bir şey mi, kötü bir şey mi bilemiyorum :P )



Read Comments
  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

Kore'de "Türkiye Günü"

Bugün gazetede bir haber dikkatimi çekti. Çekmemesi imkansızdı zaten gazeteyi okurken uzakdoğu ile ilgili bir haber var mı diyerek inceliyorum :)

Bu habere göre Seul Belediye Başkanı Park Won-Soon, Kore'de bir Türkiye Günü'nün olmasını istediğini ve bu günün Koreliler ve Kore'de yaşayan Türklerin bayram havası içinde kutlayacakları bir gün olacağını söylemiş. Gerçekleşmesi ne kadar mümkündür bilemiyorum ama bunu dile getirmesi bile beni mutlu etti. İnşallah gerçekleşir tabii.. O zaman Kore'de Türkleri tanımayan, bilmeyen kalmaz herhalde :))

İşte bu da haberin küpürü, fotoğrafın altındaki yazı çok net çıkmamış. Orada "Türkiye ve Kore arasındaki ilişkilere değinen Seul Belediye Başkanı Park Won-soon Türkiye'den ithal edilmiş ürünler görmek istediklerini söyledi." yazıyor.



Read Comments
  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

13 Mart 2012 Salı

2AM - I Wonder If You Hurt Like Me (TR)

2AM yeni albüm çıkarmış galiba.. Çok fazla takip ettiğim bir grup değildir. Sadece sevdiğim 1-2 şarkısı vardı. Dün de tesadüfen rastladım bu şarkıya.. Şarkının ismini görünce bir dinleyeyim bakalım dedim, iyi ki dinlemişim. Çok sevdim şarkıyı, tam benlik.. Tabi böyle bir şarkıyı çevirmezsem de olmazdı.. Dün gece çeviriyi tamamlamıştım aslında ama altyazı gömme konusunda bir sürü aksilikler yaşadım.. Her neyse önemli olan sonuç, değil mi?


İşte yeni çevirim ve 2AM'in tam benlik olan şarkısı.. İyi seyirler^^


Read Comments
  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

12 Mart 2012 Pazartesi

Sonundaaaa :P

Hep arkadaşlara diyordum Kore Restaurantına gidelim diye ama hep bir engel çıkıyordu.. ama haftasonu böyle bir planım olmamasına rağmen gidebildim ve iyi ki de gitmişim... Haftasonu o kadar eğlendim ki kesinlikle burada paylaşıp o anları ölümsüzleştirmezsem içimde kalırdı :P

Hemen başlayayım o zaman neler olduğuna... (Biraz uzun oldu ama umarım sıkılmazsınız ^^ )

İki haftada bir burs aldığım yerin seminerlerine katılıyorum, Süleymaniye'de bir dernekte yapılıyor bu seminerler.. 11:45'te başlıyor 13:00 gibi bitiyor.. Benim kuzenim de Samatya'da bir hastanede hemşire, bazen cumartesi günleri de hastaneye gidiyorlar, ben de işi olup olmadığını sorayım biraz takılalım diye öylesine aramıştım.. Hastanedeymiş ama nolur hastaneye gel seni arkadaşımla tanıştıracağım o da senin gibi Koresever dedi.. Çok ısrar edince dayanamadım, aslında benim de aklımda Kore ile ilgili bir etkinlik yapmak vardı. Neyse hastaneye gittim, arkadaşıyla tanıştım sanki birbirimizi 40 yıldır tanıyormuşuz gibi olduk (ben normalde öyle herkesle biranda samimi olamam ama koresever olunca işler değişiyormuş :P) Onlar hastaneden 16:00'da çıkacaklarmış, kuzenimin arkadaşı; "Kore Restaurantına gidelim.. Sen hiç gittin mi? Biliyor musun?" dedi.. Ben de ben hiç gitmedim ama Sultanahmet'te varmış bir tane oraya gidelim dedim.. Neyse onlar hastaları diyaliz makinesinden çıkarana kadar saat 16:30 oldu, çıktık hastaneden taksiye bindik.. Taksici Kore restorantına gideceğimizi duyunca hemen "kedi yemeye mi gidiyorsunuz?" dedi.. Benim biraz canım sıkıldı bize öyle takılmasına ama kaale almadım kendisini :P

Her neyse Sultanahmette indik, şu herkesin tarif ettiği Arasta Çarşısı'nın karşısındaki yeri aradık ve bulduk ama kapanmış orası, gitmek isteyen varsa gitmesin boşuna.. Hemen yanındaki dükkan sahibine sorduk, oradan önce sağa sonra sola sonra tekrar sağa dönersek orada da bir Kore restorantı varmış, dükkan sahibi böyle tarif etmişti tarif hala aklımda :P Heyecanla hemen yola koyulduk ve bulduk.. Seoul Restaurant bu yerin adı.. Önce kapının önünde fiyat listesi var baktık biraz ne yiyebiliriz diye.. Sonra girdik.. Koreli bir amca karşıladı, o koresever arkadaş benden önce "Annyeonghaseyo" diyerek girdi (benden önce davranmasına bozuldum biraz ama olsun amcanın sempatisini kazandık hemen..) Amcayla baya bir sohbet ettik.. Kore dizilerini seyrediyoruz dedik o da bize birkaç dizi sordu izlediniz mi diye?? hehe konuşurken bazen Türkçe kelimeler aklına gelmediği için arada düşünüyordu alnına dokunarak..ve konuşurken hep güleryüzlüydü.. Amca çok sempatikti yaaaa...Bize karşı da çok ilgili davrandı sağolsun.. Buarada biz gittiğimizde mekan full doluymuş, bu yüzden 20 dk bekleyeceksiniz dedi.. 5 dk falan daha bekleyip çıktık.. Yakınlarda Erol Taş Kültür Merkezi varmış, oraya gittik, çay içecektik ama kuzenim oralet isteyince herkes iyi madem biz de oralet içelim dedi.. Biz oraletlerimizi içinceye kadar vakit geldi gittik tekrar bu defa önce ben girdim ve "Annyeonghaseyo" dedim hehehe Hala doluymuş, biraz bekleyeceksiniz dedi, bana kalsa sabaha kadar beklemem sorun olmazdı amca çok hoş sohbetti.. Biz beklerken 2 Türk kız daha geldi, biz girişteki yüksek sandalyelerde bekliyorduk onları ileriye doğru aldı, sonra yine bizim yanımıza döndü onlarla sohbet etmedi heheh.. Burası hep çok doluymuş .. Koreliler girip çıkıyordu sürekli :)) Türkler de çok geliyor mu diye sorduk.. Kore dizilerini izleyen Türk gençler geliyor çoğunlukla dedi, ben de bizim gibi deyip gülümsedim :D Buarada birara Ankara'da Kore şarkı söyleme yarışmasından bahsetti, amca da gitmiş oraya, orada 1. olan kızın şarkı söyleyişini çok beğenmiş, hatta Korelilerden daha güzeldi söyleyişi dedi :P

 Buarada bu amca 1987 yılından beri Türkiye'deymiş.. O zamanlar Etiler'deymiş restorant.. hatta Turgut Özal, Sabancı falan da oraya gelirlermişmiş zamanında... 1998'den buyana da şimdiki yerindeymiş anladığım kadarıyla :P
Aaa unutmadan biz orada beklemeye devam ederken, iki erkek girmiş..( Ben sürekli amcanın yüzüne baktığım için kapıya arkam dönüktü, o yüzden görmedim..) Amca elinde kağıt kalemle yanıma geldi bu arkadaş işitme engelli ve Koreli bir kızla evli dedi, ben de kimmiş diye döndüm tabi hemen.. Amca kağıt kalemi verdi elime çocukla yazarak konuşmaya başladık ama çocuk çok tatlıydı yaa.. Kızla internetten tanışmışlar ve 1 yıldır evlilermiş.. 1 tane de çocukları varmış şuan Kore'deymiş ama dönecekmiş İstanbul'a.. Tam çocukla yazışmayı ilerlettik bizi çağırdılar, masa boşaldı diye.. İçimden hiç gitmek gelmedi açıkçası ama kalkmak zorunda kaldım :( Her neyse biz çıktık, yan masada koreli birileri oturuyordu, arkadaş sipariş verirken içinde börtü böcek olmasın gibilerinden bir şey dedi adam bizden tarafa br bakış attı haha Türkçe biliyordu o yüzden ne dediğimizi anladı :P Neyse biz dört kişilik bir menü sipariş ettik. (150 TL) Garson ilk defa yiyecekseniz bitiremezsiniz dedi ama yine de biz sipariş ettik.. Biraz bekledikten sonra çorbalarımız geldi önce.. Masaya bir sürü şey geldiği için diğerlerinin sıralamasını hatırlamıyorum.. Birara masada tabak koyacak yer kalmadı haha.. gelen yemeğin haddi hesabı yoktu resmen :D İşte yediğimiz yemeklerin bir fotoğrafı:


Aslında bir de balık ve 4 adet pirinç kasesi gelmişti .. Biz artık bu kadardır deyip çektiğimiz için onlar yok fotoğrafta:P

Yemeklerin tadına gelince bence siyah tabaktakinin dışında diğerleri güzeldi, yenilebilridi yani.. O siyah tabaktaki Bulgogi ve tatlı bir etti, ilk ağzıma aldığımda tadı güzel geldi ama biraz yeyince midem bulanmaya başladı o yüzden bir daha almadım ondan :P Bir de en soldaki de ahtapotlu bir şey, ben yemedim onu tabi.. Kuzenim ver arkadaşları yedi ve yorumları sert olduğu yönündeydi.. Onlar daha önce de ahtapot salatası yemişler ve yumuşakmış o, bu yüzden bunu pek beğenmediler :P  Buarada şu omlet gibi olan şeyin tadı harikaydı.. Onun adı da Paca'ymış.. İyice öğrenmek için garsona birkaç defa tekrarlattım :P (Buarada garsonlar da çok güleryüzlüydü.) Kesinlikle yemenizi tavsiye ederim.. Ben artık ayda bir kere gitmeyi planlıyorum bu restoranta, o yüzden gelecek sefer de yemeyi istiyorum onu.. Bu arada şu sulu olan Ramen, o 150 TL'lik menüye dahil değildi, onu arkadaşlar tadına baksın diye istedik, ben daha önce yediğim için biliyordum onun tadını.. O da güzeldi.. Buarada bunu söylemeyi unuttum.. Çubukları kullanamadığımız için çatal istedik hehehhe Çubukları kullanamazsanız aç kalmıyorsunuz çatal da veriyorlar yani :D

Ve patlayıncaya kadar yediğimiz halde yemeklerin son hali böyleydi :P Garsonun tepkisi; yiyemezsiniz demiştim ama yine de baya iyi yemişsiniz :P





Buarada benim aklım o işitme engelli çocukta kaldı ne yalan söyleyeyim.. Onunla konuşurken aklıma hep "Can You Hear My Heart" dizisi geldi :D Çocuk çok içtendi, acaba "eşin Türkiye'ye gelince tanışmak isterim, tabi o da isterse" diye yazsa mıydım diye geçiriyordum içimden :( Sonra bir baktım bizim yan masa boşalmıştı.. O çocuk da yine kendisi gibi işitme engelli arkadaşıyla bizim yanımıza oturmasınlar mı??? Haha içimden çok güldüm.. Bu kadar çok mu istemiştim ki diye.. Bütün yemek boyunca bizim masadaki yemekleri gösterip tadı güzel, güzel seçim der gibi el işaretleri yaptı.. Çok tatlıydı cidden yaaa... O kadar neşeli ve hayat dolu bir hali vardı ki... Sonuç olarak bütün yemek boyunca gözüm peçetedeydi acaba peçeteye mail adresimi yazsam da "eşinle tanışmak isterim, o da isterse" diye yazsam mı ki diye geçirdim durdum :( ama yapmadım, ilk tanıştığım birine mail adresini yazıp vermenin doğru olmadığı kararına vardım ama bir daha karşılaşırsak kesinlikle bu defa söyleyeceğim :)


Yemekten sonra da yeşil çay(menüye dahildi) içtik. Daha sonra yanımızdaki işitme engelli arkadaşlara veda edip mekandan ayrıldık.. ama ama çok güzeldi... kesinlikle yine gitmek istiyorummm ^^

Ve bu da restaurantın kartı, hatıra olarak saklamak için aldım :)




Arkasında da basit bir harita var.. Benim gibi yer-yön bulma konusunda problem yaşayan biri için harika.. :P


NOT: Kartın üzerinde yazan internet adresi eski galiba, çünkü çalışmıyor.. Çalışan linki http://www.seoulrestaurant.org/  Bence sıcak ve samimi bir yere gitmek istiyorum diyorsanız burası aradığınız yer..

NOT-2: Telefonumun şarjı bittiği için ben hiç fotoğraf çekemedim :( Hep böyle özel ve güzel anlarda telefonumun şarjı biter zaten :P Her neyse bir dahaki gittiğimde hazırlıklı gidip daha çok fotoğraf çekeceğim ^^ ve ve en güzeli de bu benim için.. Kuzenimi de Koresever yaptım..(Bir You're Beautiful izlemeyle mest oldu :D ) o da Kore'ye gitme hayalleri kuruyor artık.. Çok mutluyum :P

Read Comments
  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

4 Mart 2012 Pazar

Blogumdaki minik yenilikler :D

Bugün neredeyse günümün yarısını blogumla ilgilenerek geçirdim. Halbuki bugün ders çalışacaktım :P

Her neyse neler ekledim onlardan bahsedeyim. Öncelikle girdiğinizde zaten hemen farkedeceğiniz video bölümü, birkaç sevdiğim şarkıyı ekledim, bunu en başından yapmak istiyordum ama daha yeni öğrendim nasıl yapılacağını :P

Ve ve Günün Korece ve Japonca Kelimesi diye bir uygulama ekledim. O kısımda hergün yeni kelimeler öğrenebileceksiniz. Kelimenin yanındaki hoparlöre tıklayarak ana dili Korece/Japonca olan kişilerden telaffuzu dinleyebilirsiniz. Ayrıca kelimenin hemen altında da İngilizce anlamı var.  Derseniz ki "Ben hergün senin blogunu mu takip edeceğim yeni kelime öğrenmek için? Bunun daha pratik yolu yok mu?" Tabi ki var. Buraya tıkladığınızda sayfanın sol alt kısmında bu gördüğünüz resimdeki butona tıklayarak abone oluyorsunuz. (İngilizcesi zayıf olanlar için tarif ediyorum. İngilizce bilenler zaten rahatlıkla yapabilirler ^^ ) Ve böylece hergünün kelimesini mail olarak alabiliyorsunuz. Kaçırma imkanınız yok yani, istediğiniz zaman kontrol edebilirsiniz. Şahsen benim böyle daha bakma fırsatımın olmadığı yüzlerce günün kelimesi var. İnşallah hepsini yazın kontrol edeceğim.


Son olarak bana e-mail gönderebilceğiniz bir ikon ekledim. Temmuz ayına kadar yoğun olacağım ama Temmuz'dan sonra "Şöyle yaparsan daha güzel olabilir ya da şu şarkı çok romantik çok ağlak eminim sen de beğeneceksin (daha çok duygusal şarkıları seviyorum malum ) bu şarkının çevirisini yapar mısın? gibi istek ve önerilere yanıt verebileceğimi tahmin etmekteyim :P Ama dediğim gibi bu aralar mümkün değil çünkü KPSS'ye çalışıyorum ve bu yüzden blogumu ihmal ediyorum :( Ama Temmuz'dan sonra dönüşüm muhteşem olacak dermişim :P Yok yok demeyeyim en iyisi.. Bir beklentiye sebep olmak istemem..

Her neyse kendinize çok çok iyi bakın.. Temmuz'da görüşürüz..


Read Comments
  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

18 Şubat 2012 Cumartesi

Kim Jae Joong Röportaj - 2011

Uzuuuun bir aradan sonra Merhaba..


Çevirisini bugün tamamladığım 2011 Hero Festivalinde JaeJoong'la yapılan 20 soruluk ropörtajı paylaşmak istedim. Şahsen ben çevirirken çok eğlendim eminim siz de okurken eğleneceksiniz.. Şimdiden kolay gelsin, az birazcık uzun da :P

1: Kişilerarası ilişkide 3 önemli şey:
Sosyal ilişkiler kurmak cidden önemli. Son zamanlarda birçok arkadaşımı kaybettim. Bu yüzden bugünlerde daha çok evde vakit geçiriyorum ve yeni insanlarla tanışmayı düşünüyorum. Hayatımın şuanı için gerçekten güzel bir soru bu. Sosyal ilişkiler kurmak, gerçekten önemli.

Daha fazla insanla tanışmak istediğim için kolayca arkadaş bulabileceksiniz değil. Son zamanlarda aynı ilgilerimizin olduğu ya da aynı alandan birçok arkadaşla tanıştım. Biriyle tanıştığınızda eğer iyi bir dinleyiciyseniz ve o kişiyi iyi anlıyorsanız ve bu kişi kendisine güvenen ve kendisini dinleyen birini arıyorsa… İnsanlar işte bu yüzden beni ararlar. Kendimi övüyormuşum gibi oldu.
Bence en iyi yöntem bu. Eğer gerçekten ilgi gösterip onların söylediklerini dinleyip onlarla samimi bir şekilde sohbet ederseniz, o zaman bu işe yarayacaktır.

Birlikte zaman geçirmekten gerçekten mutlu olacağınız bu insanla arkadaş olabileceksiniz.

Lütfen bir saniye bekleyin, sıradaki soruyu seçmeliyim.

Oh, bu güzel bir soru gibi görünüyor.


2: 10 yıl sonra nasıl olacaksın? Lütfen 10 yıl sonraki kendine sevgiyle bir “video mektubu” gönder.

10 yılda, sanırım dış görünüş olarak daha yaşlı görüneceğim.Ah… Dürüst olmak gerekirse yaşım ilerledikçe daha da gençleşiyorum.Muhtemelen herkes küçükken büyükmüş gibi davranmıştır. Ve büyürken iyi ve güçlü yönlerinizi bulursunuz. Sizin de yaptığınız gibi başkalarına bağlı olmayı ve negatif ve zayıf yönlerinizi de fark edersiniz. Ah…zamanla… zamanla daha çok çocuklaşırsınız. Ben şuan bunu hissediyorum Belki de daha fazla olacak. (yaşlandıkça daha çok bebek gibi olacağım çünkü diğerlerine bağımlı olmayı öğreniyorum). Evli ve çocuklu olsaydım, böyle olmayacaktım…huh~
10 yıl sonraki kendime

Ummm. “JaeJoong. Jaejoong, nasılsın?

Şarkı mı söylüyorsun… oyunculuk mu yapıyorsun… ya da… ailesi olan bir ofis çalışanı olarak mı yaşıyorsun?

Bilmiyorum, herneyse, Mutlu olmanı istiyorum, sen etrafındaki insanları da mutlu eden biri olduğun için gerçekten mutlu olmanı istiyorum
.
Ha… ve önündeki fanlar…umarım onlar hala oradadırlar… bu yüzden iyi bir iş yap! Hehe
Ve sıradaki soruyu cevaplıyorum.

3: Çok fazla uykuya ihtiyacın yok gibi görünüyorsun. Geceleri herkes uyurken genellikle ne yaparsın?

Çok değil. Ah, internette sörf yaparım, şehrin gece manzarısına bakarım, biraz içerim, bazen okurum…

Ah… Beni ziyarete geldiklerinde arkadaşlarımla ya da menajerimle konuşurum, ahh Gerçekten fazla bir şey yapmıyorum.

Sık sık gece twit atmamın sebebi bu.

Aynen sizin gibiyim. Kapalı kapılar arkasında, ışıklar kapalı sabahın erken saatlerinde monitöre bakıyorsunuz.. çeşitli şeylere bakıyorum, belki açık saçık şeylere de..ya da sevdiğim ünlülerin resimlerine ya da hatta kendi resimlerime..

Ben… ah… bu gerçekten dürüst bir cevap oldu. Sizlerin benim hakkımda yazdığınız yorumlara göz atarım. Bu utanç verici ama diğer ünlüler de bunu yaparlar. Yapmadıklarını söylüyorlarsa bu bir yalan.

Oh ve ayrıca ünlüler, kişisel toplantılarda arkada (gizlice) bu tür şeyler hakkında konuşurlar. Bu yüzden lütfen bana iyi geribildirimler verin. Ah~ Utandım.


4: En çok değer verdiğin sana ait favori kişisel eşyan nedir? Denizaşırı seyahat ettiğinde daima yanına aldığın bir şey var mı?

Daima yanıma aldım şeyler… 3 gece 4 günse giymeyecek de olsam 3 takım elbise alırım. Çünkü bir süre önce üyelerle iş için yurtdışına gittik ve bu oldukça komik. Üyelerden biri giderken ve dönerken havaalanında aynı elbiseyi giydi. Ben de öyle yaptım ancak fanlar sadece benimle uğraştılar.

Ah, tam olarak uğraşmak değil ama “JaeJoong, niye sürekli aynı elbiseleri giyiyorsun” diyorlardı.

Kıyafetlerimi kombine ediyorum.

Ahhh, bilmiyorum, sizin gözünüzde JaeJoong kıyafetleri sever ve moda ile çok ilgilidir ama ben sıklıkla kıyafetlerimi karıştırıp kombine ederim.

Son günlerde 2 haftada 3 kıyafet giydim.

Şok mu oldunuz?

Benim tembelliğim gittikçe kötüleşiyor.
Bu yüzden bugünlerde kıyafetlerimi sık sık değiştirmiyorum.
Yine de iç çamaşırlarımı sık değiştiririm. Heh


5: Diğer üyelerden daha sık fanlarla göz kontağı kuruyorsun. Bunu nasıl ayarlıyorsun?

Nasıl yapıyorum… fanlar fotoğraf çekerken, onlar sadece, nasıl söylesem? Fanların bize izleyicilerin arasından baktıkları zaman, bizim fotoğraflarımızı çektikleri zamandan çok farklı. Onlar benim fotoğraflarımı ya da videomu çekerken çok önemli bir haber için görevlendirilmiş muhabirler gibi görünüyorlar.

Ve ayrıca bildiğiniz gibi dijital kameralarınızda kırmızı bir ışık var. Sahnedeyken kırmızı ışığı görürsem, aslında başka bir yöne bakmamız gerekmesine rağmen her nasılsa kırmızı ışığa bakıyorum.

Bazen şaşırıyorum. Benimle göz kontağı kuran birçok resmi fark ettiğimde “ohh sanırım (kameralara) çok bakmışım” diye düşünüyorum. Sonra bilmeden, bunun farkına varıyorum. Yani…eğer çok kamera varsa… şuandan itibaren… daha çok bakacağım…

Kaç soru vardı? Kaç tane? Şimdiye kadar kaç tane cevapladım?

Hmmm, 6. Sanırım 6. Kaç tane?
Ummm, 6. Soruyu cevaplayacağım.
(Şuana kadar kaç tane cevapladığını görmek için kameramanla konuşuyor)
Mmm, hmmm, evet… ahh…


6: Senin fanın olduğum için kendimle gurur duyuyorum çünkü sen bir artistsin ve bir şarkı yazarısın. Bu günlerde şarkı besteliyorsun gibi görünüyor. Müzik yapmak için senin açından en iyi yer nasıl bir yerdir? Ne tarz müzikleri yazmak en kolaydır? Söz yazmakta problem yaşadığında ne yaparsın genellikle? Yazmış olduğun kaç şarkı var? Kaç tanesi üzerinde çalışıyorsun şuan?

Um, bu soru cidden uzun.

Herşeyden önce, dürüst olmak gerekirse, ah…evet, Hep bunu düşünmüşümdür. Sürekli kendi müziğimi üretmeye düşkün değilimdir. Müzik yazmalıyım gibi hissetmekten ziyade hissettğimde müzik yazıyorum. Çünkü, örneğin; baskıdan dolayı müzik yazarsam, müzik yazmak benim için eğlenerek yaptığım bir şeyden ziyade bir iş olur. Ben bir şarkıcıyım ama müzik yazmak için baskı hissedersem besteci olurum.

Bu yüzden şarkı söylemeye daha çok odaklanmak istiyorum, ve sonra beste yapmak istediğimi hissetmek istiyorum ve fanlar için şarkılar bestelemek istiyorum… Sanırım böyle daha iyi olur.

Genellikle evden çalışırım.

Şarkı sözünü sorarsanız, bilmiyorum. İlk olarak bestelemiyorum ya da söz yazmıyorum. Önce düzenliyorum sonra besteliyorum. Düzenlenişini beğenmezsem, temayı sevmezsem, sürecin ortasında atıyorum. Bu şekilde attığım sayılamayacak kadar çok şarkı var. Fakat yine de kalan birkaç şarkı var.
Japonya’da başka bir yurda taşınırken hard diskimi kaybettim, bu yüzden neredeyse 30 şarkı kaybettim. Kaybettiğim şarkıları da saysaydım, yazdığım daha çok şarkım olurdu.

Sizin için yazdığım ileride dinleyeceğiniz birçok şarkım var. Çoktan tamamladığım birkaç şarkı var. Lütfen onları dört gözle bekleyin. Şarkı yazarı olduğum için benimle gurur duyduğunuzu söylüyorsunuz.. öyleyse sıkı çalışacağım, ileride daha da sıkı çalışcağım.

Sıradaki soru. Birçok zor soru var.


7: Vücıdına hala dikkat ediyor musun? Görünen o ki spor salonuna gidiyorsun. Lütfen bize yaptığın egzersizden fanların da kolayca yapabileceği birkaçını öğret.

Ah, sizin için gerçekten iyi olacak bir egzersiz göstereceğim. Lütfen 0.5 – 1kg ağırlığında halter gibi ya da ağır bir çanta gibi bir şeyler alın. Ellerinizle tutun. Muhtemelen hepiniz biliyorsunuzdur, ileriye doğru itin ve 3 saniye bekleyin, çekin ve 3 saniye bekleyin.

Tekrarlamaya devam ederseniz, eh, bu…*ellerini göğsüne koyar*… resimleri gördüğünüzde, bilirsiniz… gögüslerinizin arasındaki boşluk… burası… böyle.
Size bunu önermemin sebebi… lütfen garip şeyler düşünmeyin *güler* ehhh, öyle bir şey değil!

Bunu yaparsanız… *ağzını kapatıp güler* garip bir şey değil. Eh, evde herhangi bir egzersiz ekipmanı olmadığında kolayca yapabileceğiniz bir şey bu.
Örneğin, * Jiji’yi alır* bir kediniz olduğunda *JiJi ile egzersiz yapar* bakın bunu yapmak ne kadar kolay. Evcil hayvanınızla oynayabilirsiniz ve egzersiz yapabilirsiniz. *Bu egzersizi biraz tekrarlar sonra JiJi’nin yüzünü kameraya çevirir* Önden bakınca böyle *Birşeyler mırıldanıp egzersizi tekrarlar* Fakat Jiji… bunu hiç sevmez. Bu yüzden JiJi’yi daha sonra tanıştıracağım.

Bir sonraki soruya cevap vereceğim.

Ahhh bu oldukça açık saçık/riskli.


işte bunun videosu

8. “Secret Garden” dizisindeki gibi bir kızla vücudun değişseydi, sevgilinle nasıl bir öpücüğün olmasını isterdin?

Özür dilerim ben Secret Garden’ı hiç izlemedim. Daha önceden twitlediğim bir resim yüzünden “Secret Garden’ı izledin mi? Ne kadar sevdin? gibi birçok soru aldım. Ama Secret Garden’ı hiç izlemediğim için bu soruları cevaplamak çok zor.

Ama bir sevgiliyle nasıl bir öpücük istediğimi sorduğundan dolayı…

Umm, ne istiyorum, Secret Garden’da köpük üst dudaktaydı. Ama benimkisi… biraz ağırbaşlı.. çeneden. Çok romantik gibi görünmeyebilir. Fakat çeneden.
Çenesinin üzerinde bir köpük olsaydı, sanırım çenesinden öpmek isterdim. Ve siler gibi yapardım ama burnuna koyardım, alnına koyardım *Köpüğü kendi çenesine, burnuna ve alnına koyar gibi yapar. Ve sonra çeneden, burundan ve alında öper gibi yapar.* Ahhhhhhh *güler* bu çooooook utanç verici.


9: JiJi’nin stilisti sen misin? Sadece kendin güzel giyinme, lütfen JiJi için de biraz moda bir tarz yap

Ben de onu güzel giyindirmek istiyorum. Ancak…Ah~~~ Aslında, şuana kadar JiJi’nin giydiği bütün kıyafetler hayranların hediyesiydi.

Ne yapabilirim? Bunlar sizin aldığınız kıyafetler, çocuklar. Bu yüzden onu böyle giydiriyorum.

Ama JiJi cidden elbise giymekten nefret eder. Bir defasında onu giydirdim; JiJi’nin ifadesi iyi değildi.

Anlıyorum (fanların kalbini), JiJi de öyle, ama o elbise giyebilen bir hayvan değil…
JiJi’yi de düşünmek zorundayım, üzgünüm.


10: Jaejoong’un kendi bestelediği şarkılar genellikle orta tempolu ve hüzünlü balladlar. Eğer kendi solo albümünü yapıyor olsaydın ne tür bir albüm yapmak isterdin?

Kendi solo albümü yapsaydım eğer, hımm… ballad, R&B ya da herkesin favorisi Rock ve dans.

Aslında bütün türleri karıştırmak istiyorum.

Yani ah.. Her albümün parçalarıyla yorulmayacaksınız. Gerçekten böyle bir albüm yapmak istiyorum. Böyle bir albüm ne zaman çıkar henüz bilmiyorum.

Lütfen aktivitelerimizi bekleyin.


11. Sahnedeyken vazgeçilmez bir şeyin var mı?

Evet var. Oldukça komik. Kolyem olmadan sahnede duramıyorum. Kolyesiz, vücudumun bir kısmı götürülmüş gibi cidden boş hissedyorum. Endişeli hissediyorum. Sürekli kolye takmamın sebebi bu. Gerçekten basit değil mi?


12: Fanlara sormak istediğin bir soru var mı?

Sormak istediğim şey gerçekten kişisel/özel.

Fanlar bana çift-taraflılığını gösteriyor. Aynı kişi olsa da yanımda olan ve olmayan fan çok farklı görünüyor. Benim önümde, “Oppa~~~” diyorsunuz ama sonra, ben yanınızda değilken “Jaejoong ah~~”a dönüşüyor. Bu yüzden, arkadaşlarınızla birlikteyken benim arkamdan ne konuşuyorsunuz gerçekten merak ediyorum.

Fanlarım arasında öğrenciler, işçiler ve lise öğrencileri de var. “Bizim Jaejoongie şöyle, bizim Jaejoongie böyle”. Sizlerin hakkımda nasıl konuştuğunuz gerçekten merak ediyorum. Eğer bir video çekerseniz (fanlar onun hakkında nasıl konuşuyor), gerçekten izlemek istiyorum.

Gelecekte, lütfen youtube ya da twıtter’a böyle bir video yükleyin. Kesinlikle izleyeceğim!


13: Oldukça güçlü bir iraden var. Zor diyetler yapıyorsun diye endişeleniyoruz. Jaejoong’un bacaklarını gördükten sonra birçok fan 365 gün diyet yapmak istiyor. Lütfen bize birkaç ipucu ver (ince bacaklara sahip olmak için LOL~)

Bacaklarımı gördükten sonra 365 gün diyet yapmak isteyen fanlara birkaç lafım var.

Ben gerçekten çok yiyorum! Çekimlerden önce sadece 2 günlüğüne diyet yaparım. Junsu ve Yoochun’a kıyasla ben çok sık diyete girmem.
Bu bacaklar problem çıkarıyor.

Vücudumun belden aşağı kısmının gittikçe inceldiğini hissedebiliyorum. Bunu biliyorum ve nedenini bulmaya çalışıyordum. Dürüstçe söyleyeceğim size. Sebep şu ki….. çok fazla hareket etmiyorum. Bu yüzden millet siz de~ Hareket etmeyin (? -”- ??)

Sadece üst vücudumla egzersiz yapıyorum. Alt vücut antremanı gerçekten yorucudur. Bazen yürüyüşe ya da alışverişe çıktığınızda??

Yani belki bacaklarım böyle kalacak. Çok inceler. Bacaklarımın sorunu bu.
Kaslı bacaklarımın olması için elimden gelenin en iyisini yapacağım çünkü birgün benim de evlenmem gerekiyor.


14: Son zamanlarda fanlar JiJi’yi çok kıskanıyorlar. Seni JiJi’yi büyütmeye iten neydi? Onu yetiştirirken en çok zor şey nedir?

Şey… Her zaman aynada kendime bakıyorum ve şu hisse kapılıyorum: “Ah~ cidden bir kedi gibi”. Yani, karakterden ziyade görünüş.

Kediler hakkında çok düşündüm. Bir anda “Ah~ Bir kedi yetiştirmeyi denemeli miyim?” diye bir düşünce geçti aklımdan. Menajer abi ile petshopa gitmekle sonuçlandı.

Ve Vick…

Vick şuan ailemin evinde. Vick’e üzgünüm demem gerek ama………………………………

O bir korkak oldu! Kekeke
Bu çok ünlü… bu lüks tür köpek… şuan bir korkak oldu.
Köpekten ziyade, daha çok inek gibi görünüyor şuan.

Ailemi görmeye gittiğimde, onun fotoğrafını çekip size göstereceğim.


15: Fanlarınla iletişim kurmak için Twıtter’ı bir araç olarak kullanıyorsun. En çok aklında kalan twit hangisi? Twıtter’ın avantajları ve dezavantajları neler?

Hımmm… İlk olarak, en çok akılda kalan twit…

Aynı anlama gelen birçok gönderi var. JiJi ile fotoğraf çekindiğim için… “JiJi olmak istiyorum” ya da “JiJi’nin pirinç kasesi olmak isitiyorum” hahaha~~
Ya da “JiJi’nin kıyafetleri olmak istiyorum”…

Birçok fan bana böyle twit atmıştı.
Ha…. Bir de.. “JiJi’nin yiyeceği olmak istiyorum.”

Yiyecek olmak istemek, elbise olmak istemek.. Bu… oldukça… Ah~ Ama …. Böyle değil… hahaha

Ama gerçekten , beni bu kadar çok sevdiğiniz için gerçekten minnettarım. Gerçekten müteşekkirim.

Twıtter’ın avantajları…. Uhm….

Dediğiniz gibi, herkesle iletişim kurabiliyorum ve size gerçek duygularımızı gösteriyoruz. Bu gerçekten güzel.

Dezavantajları…

Ben düşüncelerimi sizinle paylaşmak istiyorum ama paylaştığım bilgiler çok çarpıtılıyor. Ya da insanlar bizim için kötü şekilde yorumlar yazıyorlar. En büyük dezavantajı bu.

Bu twitleri göndermeden önce çok düşünüyorum. Duygusal ve mantıklı kelimeler de var. (Söylemek istediği bazı twitlerini çok duygusalken bazılarını da duygusal değilken gönderdiği)

Ama gerçekten duygularımı ifade edebileceğim bir ortamdan yoksun olduğumu biliyorsunuz, değil mi? Bu yüzden twıtter şahane bir yer. Umarım twıtter’da daha fazla konuşabilirim. Ve lütfen Yoochun ve Junsu’yu çok fazla twit atmadıkları için suçlamayın.

Olabildiğince çok twit atmaya çalışacağım. Haha

16: Hayatımızın her anında kararlar alıyoruz. Önemli bir karar verme aşamasındayken konuşmak için öncelik verdiğin kişiler ya da danışmanın olarak düşündüğün birileri var mı?


Gerçekten güzel soru..
Dürüst olmak gerekirse, bu kariyerde, her küçük an seçimler yapman gerekir. Gerçekten yorucu oluyor. Yorucu ve ... Uhmm ... Örneğin, çevremizdeki insanlar, yönetici abi, temsilcimiz, üyelerimiz ... bize çok yardım ediyorlar.

Bu hayatı ben seçtim ve böyle yaşıyorum ama aslında bir danışmanım yok. Takdir edecek biri, onun gibi olmak isteyeceğim ya da olmak istemeyeceğim biri, bu tür şeylerim yok. Kendim gibi biri olmak istiyorum. ………

Benim danışmanım JiJi!
Bak ona. Arkamda uyuyor şuan.
Cidden… Dünyadaki en rahat hayat haha
Kedilerden öğrenebilceğimiz birçok şey var. Herkes… lütfen onlardan öğrenin. Haha


Çeviri: SaDe

(4 sorunun videosu bazı sorunlardan dolayı yokmuş galiba bu yüzden sadece 16 sorunun çevirisi var, Okuduğunuz için Teşekkürler :) )

Read Comments
  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

16 Ocak 2012 Pazartesi

Wheesung - Crybaby (Türkçe Altyazılı)

Bu şarkıyı dün keşfettim ve hemen Türkçe altyazılı paylaşmak istedim. Sanırım daha önce hiç Wheesung şarkısı dinlememiştim. Bu ilk oldu ve eminim daha devamı gelecek. Gerçekten söyleyiş şekli beni çok etkiliyor. Bir de siz dinleyin bakalım ^^

İyi dinlemeler :D

Read Comments
  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

1 Ocak 2012 Pazar

4Men - Once While Living (TR Altyazılı)

Aslında birkaç gündür bahsetmek istediğim başka bir konu vardı ama yazmaya çok vaktim yok malesef :(

Vaktim kısıtlı olduğu için ben de uzun zaman önce çevirdiğim 4Men'in çok sevdiğim bir şarkısını paylaşmak istedim. 4Men'in aslında bütün parçaları dokunaklı ve güzel bence. Vaktim olsa hepsini elden geçiririm ama bu sene pek mümkün değil.. İnşallah seneye diyelim..


Herneyse;
O zaman işte kaşınızda 4Men - Once While Living
İyi seyirler^^


Bu arada uzun zamandır dinlemiyordum şarkıyı.. İyi geldi arada hüzünlenmek lazım hayat her daim mutluluktan ibaret değil sonuçta..

Aynı odada, aynı zamanda, aynı dünyada iken
Nereye baksam, nereye gitsem göremiyorum seni :(:(

Şarkının sözleri çok güzel ya.. Beni en çok etlikeyen kısmı da bu sözler.
Bu şarkıyı ben de, aynı dünyayı, aynı zamanı paylaştığım ama göremedeğim, görüşemediğim dostlarıma arkadaşlarıma armağan ediyorum.. Ve son olarak Hayattayken son bir kez daha buluşmalıyız diyorum ( Çok özledim sizi :((( )

Son olarak yazımı da çok sevdiğim bir sözle kapatmak istiyorum :P
HEPİNİZİN CANI CENNET'E :D

Read Comments
  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS